Geçenlerde bir mim postumda bahsetmiştim. Kitap ayraçlarımı kendim yaparım genelde. Öyle şatafatlı değil sadece kalın bir karton, makas ve renkli boyama kalemleri yetiyor bana.
Bu ev benim olsa, canım sıkıldıkça uçsam konsam bir başka yere. Yaşasam, yaşasam, yaşamalara doymasam. Sonra tekrar uçsam bambaşka diyarlara. Başka başka insanların hayatlarına dalsam, hepsinden bi parça alsam.
Kahvenin bilindiği gibi birçok etkisi var vücudumuza. Yararları da var zararları da. Ama şöyle bir gerçek var ki kahvenin cilt bakımındaki önemi çok büyük. Selülit tedavisinde de kullanılıyor.
Dün bir belgesel izliyordum hayvanlar aleminini anlatan. Bir çeşit tırtıl olan ve ismi Tüylü Arı Tırtılı olarak geçen değişik bir türü anlatıyorlardı. İlk önce sıradan bir anlatım diye çok dikkat etmedim ama anlatılanları duyunca gözlerimi dikip hiç ayırmadım resmen :))
En büyük hayallerimden biri ilk öce Türkiye sonra Dünya turu... Aslında ben gezgin olup, her yeri karış karış gezip, gördüklerimi de gezi rehberi tadında paylaşmalıymışım. Nedense böyle hissediyorum son zamanlarda. Gezdiğim yerler çok fazla olmasa da ilerisi için hep gezi planlarım var. Tatil planlarım bile rahat rahat gezebileceğim şekilde.
Minyatür Müzesi yapılmış buradaki Şehitliklerin birinde. Çoğunluğu köy yaşamını anlatan minicik minyatürler. Öyle küçük ve ayrıntılı ki ,kim yaptıysa helal olsun yani. Özellikle insan figürleri yüz kısmı falan hepsi çok güzel yapılmış.
Uzun zamandır izlediğim bir filmden bu kadar çok etkilenmemiştim... Aamir Khan Hint filmlerinin en başarılı oyuncusu bence. Çok güzel bir film, gayet duygusal. Replikleri ilk başta çok basit gibi geliyor ama o kadar doğal olmuş ki izledikçe kendi içine alıyor seni tümüyle..
Blog dünyasıyla tanışalı çok zaman olmadı ama ben kısa zamanda çok güzel şeyler gördüm...
Karşılıksız çıkarsız sevmeyi, başkalarının acısıyla hüzünlenip, mutluluğuyla sevinmeyi, hiç bi amacı ve çıkarı olmadan yardım eden insanların varlığı öyle güzel bi duygu ki...
Mim yazılarını genel de zevkle okurum, çünkü yazan kişiyi az da olsa tanıma şansına sahip olabiliyor insan.
Sevgili Değmesin Yağlı Boya blogu sahibesi, sımsıcak yüreğiyle kısa zamanda gönlümde kocaman bi tahta sahip olan, gönül dostum mimlemiş beni. Bende ilk mim olması dolayısıyla sanırsam pek bi heyecanlandım, umarım sıkmam kimseyi...
Geçenlerde bahsetmiştim, kitap okumakla kafayı bozmuş bi haldeyken tek tek kitaplar tükenince çareyi serilere bağlamakta buldum :) İki hafta oluyor sanırım Sherlock Holmes serisini elime alalı.Şu anda 3. kitabındayım, biraz ara verdim hızlı okumaya. Sindire sindire okuyorum artık,acele etmemeye çalışıyorum zorda olsa :)
Murphy Amca hakikaten kanunlarını tam yerli yerinde yazmış ama keşke yazmayaymış :) Çünkü bunların kanun olduğu düşüncesi bile yetiyor. Bazen "ah yine mi Murphy,hep beni mi bulursun" diye kendi kendime söyleniyorum :) Ama biliyorum sadece ben değilim bunları yaşayan,kanun olmuş sonuçta vardır birçok ben gibi :) Buyrun benimle durmadan uğraşan başlıca Murphy Kanunlarına :
Balayı tatilimizi gezerek geçireceğimiz için,bu sayede görmediğim ve gitmek istediğim yerlerden oluşan uzun bir listem vardı .Hepsine zamanın yettiği derecede uğramak istedim. Yine eksik kaldı tabi ama Tirilye benim için en baştaydı ve gerçekleştirdim :) Çoook şirin tam hayallerimdeki gibi, küçük ama çok güzel bir sahil kasabası. Sokaklarında gezerken içimden bi ses böyle bir yerde yaşamalısın diye dürtüyordu beni :)