Hikaye Afganistan'da krallığın çöküşü, Sovyet işgali, ülkeden Pakistana ve Amerikaya toplu göç ediş ve Taliban yönetimi gibi kargaşalı ortamında kurgulanmış.
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır.
Emir, ünlü ve zengin bir iş adamının, Hasan ise onun hizmetkarının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazara'lara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır.
Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.
Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısında anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...
Beni bitiren kitabın sonundaki diyalog oldu...
"Uçurtmayı senin için yakalamamı ister misin?"
Yutkunurken, ademelması inip çıtı. Rüzgar saçlarını karıştırdı. Başını evet anlamında salladığını gördüm.
"Senin için bin tane olsa yakalarım," dediğimi duydum...
Kitap okunmalı evet. Her insanın kendinden birşey bulabileceği, okurken bambaşka diyarlarda dolaşıp çekilen acılara ortak olabileceği güzel bir dram romanı.
2007 yılında Marc Forster'in yönetmenliğini yaptığı filmi de çekilmiş. Ben henüz filmini izlemedim ama ilk fırsatta izlemek istiyorum...
Altını çizdiklerim...
*Erken öğleden sonra güneşi, düzinelerce minyatür teknenin canlı, kıvrak bir esintinin etkisiyle gezdiği suda ışıldıyordu.
*Şeytan namaz kılan Müslümanlara ayna tutar akıllarını çelmeye çalışırmış. Bunu yaparken de gülermiş.
*Bir uçurtma avcısı bir uçurtmayı eline geçirdimi kimse onu elinden alamazdı. Bu bir kural değildi. Bir gelenekti. Avcılar için en değerli ödül, kış turnuvasında yere en son düşen uçurtmaydı. O bir şeref madalyasıydı, bir rafta sergilenen konuklara gösterilen bir ödül.
*Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur. Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanırlar.
*Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalarsın. Karısını bir kocadan, çocuklarını bir babadan mahrum edersin. Yalan söylediğin zaman, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. Aldattığın zaman, bir insanın doğruluk adalet hakkını elinden alırsın. Çalmaktan daha büyük bir kötülük yoktur.
*Savaş onuru ortadan kaldırmaz. Tam tersine barış zamanından çok daha fazla onur gerektirir.
*Kan çok güçlü bir şeydir ama evlat edindiğin zaman, yuvana kimin kanını soktuğunu asla bilemezsin.
*Yeniden iyi biri olmak mümkündür.
*Ben yerinde kullanılan klişelerin şu 'cuk oturma' özelliğiyle insana bir kestirme yol sunduğunu düşünürüm. Onlar insanın işini kolaylaştırır. Ne yazık ki yinelene yinelene içi boşalan deyimler, bir klişenin her şeyi kısaca, birkaç sözcükle anlatıverme özelliğini gölgeliyor.
*Sonradan bulduğun bir şeyi yitirmek her zaman daha zordur.
*Zaman çok aç gözlü bir şey, bazen bütün ayrıntıları çalıp kendine saklıyor.
*Aşkın en pürüzsüz göründüğü an, dertler bastırıveridi!
*Çöldeki yabani otlar yaşar, oysa bahar çiçekleri çabucak solar. Ne zarafet, ne asalet, ne trajedi!
*Çok korkuyorum. Böylesine büyük, müthiş bir mutluluk, insanı korkutuyor. Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.
*Hiç karşılaşmamış iki Afganı al, bir odaya kapat, on dakika sonra akraba çıkarlar.
*Dürüst olduğun sürece korkaklık dünyanın sonu değildir. Ama ne zaman ki bir ödlek kim olduğunu unutur... işte o zaman Allah yardımcısı olsun.
*Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez.
*Bence borcunu ödemenin, gerçek kefaretin yolu da budur: Pişmanlığı iyiliğe dönüştürmek,şerden hayır çıkartmak.
*Çocukların dehşetle başetme yöntemi budur:uyuyakalmak.
çok ağlamıştım bu kitabı okurken.
YanıtlaSilfilmini de izleyecektim, bak unutmuştum hatırlatmış oldun =)
evet bende çok ağladım valla.
Silfilmi olduğunu da yeni öğrendim, hadi gidip izleyelim :)
bir koşu izledim geldim =)
Silvaaayy bee bu ne hız :)
SilHayatımda unutumayacağım 10 kitap arasında..Hayli de duygusal..
YanıtlaSilkesinlikle benim de öyle olacak. özellikle Hasan'ı hatırladıkça hep ama hep duyguluyum...
SilKitap tanıtımınız çok hoşuma gitti.*Çocukların dehşetle başetme yöntemi budur:uyuyakalmak. bazen sadece onlar gibi uyuyakalmak istiyorum.Belki 7 uyuyanlar gibi;gerçi onun hikayesi daha farklı ama çok yorulduğumu,tükendiğimi hissediyorum.
YanıtlaSilöyle değil mi ama, çocukken ne zaman kaçmak istesek uykuya sığınırdık, ne doğru söz.
Silöyle hissetmeyin ya, nedir sizi bu kadar yıpratan? üzüldüm şimdi..
Bu kitabın filmi de var.Ne zamandır okumak istiyordum.Alayım da okuyayım:)Teşekkürler
YanıtlaSilevet filmi de varmış :) ama kitap tabi ki daha güzeldir. al da oku hadi :)
Silokumadım ama iyi filmdi yaa.
YanıtlaSil:)
bence okumalısın kitabı da. çok derin ve çok güzel.
SilBin Muhteşem Güneş'i okumalısın bence bunun peşine :)
YanıtlaSilhımm peki :) hemen araştırıp alıyorum o zaman :)
Silne muhteşem bir kitaptır o öyle. bir çırpıda durmaksızın okuduğum ve üzerinde günlerce düşündüğüm, beni derinden etkileyen bir yapıt. geçenlerde filmini de seyretmiştim yalnız kitaptan alınan hazzı hiç bir şeyin verebildiğini düşünmüyorum...
YanıtlaSilkesinlikle aynı düşüncedeyim. kitap bambaşka, film yüzeysel anlatıyor çoğu şeyi, kitap daha derin. henüz filmini izlemedim ama biraz zaman geçsin öyle izlemek istiyorum. daha kitabı hazmetmedim :)
SilOkumadım ama okumayı istediklerim listesindeki yerini aldı..
YanıtlaSil:)
Mutlaka okumalısın..
Silallam ya, ilk ve ikinci filmlerin adı var ya.
YanıtlaSilyazının başında.
:)
:) hadi yaa dikkat etmemişim, çok çok pardon :)
Siltmm kızma hadi :)