Tınaztepe Mağaraları

 En büyük hayallerimden biri ilk öce Türkiye sonra Dünya turu... Aslında ben gezgin olup, her yeri karış karış gezip, gördüklerimi de gezi rehberi tadında paylaşmalıymışım. Nedense böyle hissediyorum son zamanlarda. Gezdiğim yerler çok fazla olmasa da ilerisi için hep gezi planlarım var. Tatil planlarım bile rahat rahat gezebileceğim şekilde.
Hatta şu Ayna programındaki adama sinir oluyorum bazen, beni de almıyor gezi programına diye :))) Tabi adamın benim varlığımdan çok haberi var da sanki :) Benim gibi hayalleri olan bir çok insan vardır eminim ki, umarım bir gün bu hayallerimizi gerçekleştirebiliriz.

Velhasıl kelam Tınaztepe Mağaraları... Konya-Seydişehir'de bulunan mağaradır. Antalya yolu üzerinde olduğundan o yolu kullanan herkesin mutlaka 1 kez de olsa uğradığı yerdir Tınaztepe. Şu anda Dinlenme Tesisi de var, durup bi çay molası vermek, dağ havası solumak, yolculukta vazgeçilmezlerden kesinlikle..

Tınaztepe mağaraları 1968 yılında Fransız bilim adamı Michel Bakalowichz tarafından; ilk olarak bulunup, mağaraların krokisi çıkarılmıştır. Bu kroki de dünyaya Bilgi Dergisi tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca Dr. Michel Bakalowichz mağaraların tıbbi araştırmasını yapmış; astım hastalığı için doğal bir tedavi ortamı olduğunu belirtmiştir. (Bilgi Dergisi )

Mağaranın toplam uzunluğu 1580 metre, yaklaşık 22 km . Mağara, sonundaki 30 metrelik iniş dışında tamamen yatay özellikte bir mağaradır.  Tınaztepe Mağarası şimdiki durumuna yapılan araştırmalara göre yaklaşık 230 milyon yıl gibi uzun bir süreçte meydana gelmiştir. 

 Mağaraya gidiş yolu baya eğlenceli, tırmana tırmana çıkıyorsunuz mağaraya. Yokuşlu dağın belli bir yolu yok, resimde görülen el yapımı oklarla yönünüzü buluyorsunuz. Tehlike arz eden yerlere çit çekilmiş.

 Mağaranın girişindeki manzara süper,  karlı dağ, mis gibi çam kokulu orman, dağ havası... Baya yüksek ama rakım, aşağıya bakınca vadi gibi bir yerde küçük bi şelale var. Muhtemelen kar ve yağmur sularıyla oluşuyor ve mağaranın içine kadar geliyor.

 Mağaraya girer girmez yüzünüze bi nem vuruyor, nem kokusu çok fazla. Boşuna yazmamışlar astım hastalarına faydalıdır diye.

Girişten itibaren böyle köprülerin üzerinde geziyoruz mağarayı. Çünkü zemin ıslak hatta bildiğin göl gibi su akıyor içinden.

Suların mağara içerisinde hareket ettikleri yerlerde kalker tüfleri ; tavan ve yan taraflardaki çatlaklardan sızan sularla çok güzel travertenler ,sarkıt ve dikitler oluşmuş.Hepsinin birbirinden ilginç görünümleri.

Mağaranın bazı bölgelerinde yukarıdan akıyor sular, nerden geldiğini göremedik ama nemden de kaynaklanıyor olabilir. Yine de çok ilginç ve çok güzel bir görüntü oluşuyor.

Yaklaşık 1,5 saat falan yürüdük sanırım, çok büyük bi mağara. Her gördüğümüz traverteni hayretle inceledik,öyle güzel görünüyorlar ki... Açıkçası mağaranın sonunu görmek çok heyecanlandırdı bizi ve o kadar yorgunluğun üzerine böyle bir görüntü görmek muhteşem. Ben çekemedim makinamla, çünkü öyle bişey ki yanımızdaki hiç kimse makina da normal bir görüntü yakalayamadı, çıkmıyor fotoğraflarda. Alttaki resmi bi siteden buldum alıntı yani. Bu da uzaktan görünen hali zaten. Çok ilginç, yukarıdan ışık vuruyor ve masmavi su. Işığın nerden geldiği de su kaynağının nasıl oluştuğunu da bilen yok. Görünmüyor da zaten. Çok küçük bir izleme yeri var göründüğü gibi, kalabalıkta da çok incelemek mümkün değil. Geri dönüş yolu da uzun olunca malum. Ama geri dönerken kafamda bir sürü soru vardı ve ağzımda tek bi kelime,

 "Allahım sen çok büyüksün, bu güzellikleri görebilmeyi nasip ettiğin için binlerce kez şükürler olsun"...

 Sevgi ve muhabbetle...